Meslek kurallarıyla ilgili yazı dizimizin bu bölümünde "İş sahipleriyle İlişkiler" konusunu ele alacağız. Avukatlık Meslek Kurallarının İş Sahipleriyle İlişkiler bölümü 14 maddeden oluşmaktadır. Bu maddeler aşağıya alınmıştır.
1- Avukat müvekkiline davanın sonucu ile ilgili hukuki görüşünü açıklayabilir. Fakat bunun bir teminat olmadığını özellikle belirtir.
2- Avukat aynı davada birinin savunması öbürünün savunmasına zarar verebilecek durumda olan iki kişinin birden vekâletini kabul etmez.
3- Bir anlaşmazlıkta taraflardan birine hukuki yardımda bulunan avukat yararı çatışan öbür tarafın vekâletini alamaz, hiçbir hukuki yardımda bulunamaz.
Ortak büroda çalışan avukatlar da, yararları çatışan kimseleri temsil etmemek kuralı ile bağlıdırlar.
4- Avukat meslek sırrı ile bağlıdır.
a) Tanıklıktan çekinmede de bu ölçüyü esas tutar.
Avukat davasını almadığı kimselerin başvurması nedeniyle öğrendiği bilgileri de sır sayar.
Avukatlık sırrının tutulması süresizdir, meslekten ayrılmak bu yükümü kaldırmaz.
b) Avukat, yardımcılarının, stajyerlerinin ve çalıştırdığı kimselerin de meslek sırrına aykırı davranışlarını engelleyecek tedbirler alır.
5- Avukat kendisine teklif edilen işi gerekçe göstermeden de reddedebilir. Takdirine esas olan nedenleri açıklamak zorunda bırakılamaz.
Avukat zamanının ve yeteneklerinin erişemediği bir işi kabul etmez.
Avukat davayı almaktan ve kavuşturmaktan çekinme hakkını müvekkiline zarar vermeyecek biçimde kullanmağa dikkat edecektir.
6- İş sahibi anlaşmayı yaptığı avukattan sonra ikinci bir avukata da vekâlet vermek isterse, ikinci avukat işi kabul etmeden önce, ilk vekâlet verilen avukata yazıyla bilgi vermelidir.
7- Avukat kesin olarak zorunlu bulunmadıkça müvekkili adına basına açıklamada bulunamaz. Açıklamalarda adalete etkili olmak amacı güdülemez.
8- Avukat baktığı davada görevini savsayarak ya da kötüye kullanarak, müvekkili zararına kendisine bir yarar sağlayamaz.
9- Avukat işle ilgili giderleri karşılamak üzere avans isteyebilir. Avansın işin gereğini aşmamasına, avanstan yapılan harcamaların müvekkile zaman zaman bildirilmesine ve işin sonunda avanstan kalan paranın müvekkile geri verilmesine dikkat edilir.
10- Müvekkil adına alınan paralar ve başkaca değerler geciktirilmeksizin müvekkile duyurulur ve verilir.
Müvekkille ilgili bir hesap varsa uygun sürelerde durum yazıyla bildirilir.
11- Avukat, müvekkilinden meslektaşına yönelecek sataşmaları önlemeye çalışır; gerekirse vekillikten çekilebilir.
12- Avukat "hapis hakkı" nı alacağı ile oranlı olarak kullanabilir.
13- Adli müzaheretle görülen işler, başkaca işlere gösterilen özenle yürütülür.
14- Ücret davası açacak avukat önce baro yönetim kuruluna bilgi verir. Bu konuda baro yönetim kurulunun görüşünü bildirme yetkisi vardır.
Yukarıda 14 madde halinde ifade edilen müvekkil - avukat ilişkisiyle ilgili meslek kurallarını üç ana başlık altında toplamak mümkündür. Bunlar:
a) Üstlenilen davanın-işin sınırları ve kapsamı ile ilgili kurallar
b) Müvekkille parasal ilişkilere ait kurallar
c) Sır saklama yükümlülüğü ve çıkar çatışmasıyla ilgili kurallar
Sağlıklı şekilde yürütülmediği zaman avukatları en çok yoran ve yıpratan ilişkiler müvekkillerle kurulan ilişkilerdir. Başlangıçta sonsuz bir iyimserlikle başlayan ilişkiler zaman ilerledikçe, Müvekkillerin beklentilerinin gecikmesi, gerçekleşmemesi gibi nedenlerle törpülenir, bir süre sonra avukatın ilgisiz kaldığı, beceriksiz olduğu ve hatta karşı tarafla anlaştığı gibi iddialar ileri sürülmeye başlanır. Müvekkil - avukat ilişkisi, saygınlığını yitirir, hoş olmayan durumlar yaşanır ve şikayetler başlar.
Müvekkillerle ilişkilerde istenilmeyen sonuçların tohumu, genellikle, müvekkil-avukat ilişkisi kurulurken atılır. Avukatlık Yasası ve meslek kuralları dışına çıkılarak dava üstlenilirken müvekkile verilen taahhüt ve sözler, hep baş ağrıtıcı olmaktadır. İşe başlarken bu yanlışa düşmemek gerekmektedir. Çünkü kimse, olumsuz sonuçlarla karşılaşması için avukata ücret ödemez. Müvekkil, avukatından dava sonunda olumlu sonuçlar elde edileceğini duymak ister. Bu eğilimin psikolojisi altındaki müvekkil, çoğu kez, avukatın iyimserliğini kesin taahhüt gibi algılar. Verilen sözler yerine gelmeyince, ilişkiler sancılı döneme girer. Oysa, avukat yargılamanın aktörleri arasında yer almakla birlikte mevcut sistemde, tek başına sonucu etkileyebilecek güce sahip değildir. Ayrıca, yöntem (usul) kurallarının yaşattığı şansızlıklar veya gecikmelerde başlangıçta verilen sözlerin boşa çıkmasına neden olabilmektedir.
Bunun içindir ki, avukat üstlendiği dava ile ilgili olarak Müvekkiline görüşünü açıklarken, yargılama sürecinin tümünü dikkate alarak, her türlü olasılığı hesaba katarak bilgi vermeli ancak, sonucun olumlu olacağı yönünde asla kesin taahhütlerde bulunmamalıdır. Davayı üstlenmek için müvekkiline gerçeğe aykırı bilgi veren veya olmayacak taahhütlerde bulunan avukat, bir süre sonra bu taahhüdün hesabı sorulmaya başlayınca, avukatlık onuruyla bağdaşmayacak şekilde zor durumda kalmaktan kurtulamaz. Bu nedenle bir dava üstlenilmeden önce, mutlaka, işin kapsamı ve sınırları iş görüşme tutanağına veya ücret sözleşmesine açık bir şekilde yazılarak müvekkile imzalatılmalı ve müvekkil bu konuda aydınlatılmalıdır. Müvekkile, avukatlık ücretinin dava kazanmaya endeksli olarak tahsil edilen bir ücret değil, hak arama çabasının karşılığı olduğu bildirilmelidir.
Avukatların üstesinden gelemeyeceği işlerin altına girmesi de yanlıştır. Avukatlar, işlemlerini yürütemeyecekleri, yeterince zaman ayıramayacakları dava ve işleri üstlendikleri taktirde, en azından, sorunun çözümünde gecikmelere neden olabileceklerini akıldan çıkarmamalıdır. Diğer yandan üstlenilen dava konusundaki hukuksal deneyimsizlik ve yetersizlikler de hak kayıplarına neden olabilmektedir.
Avukat - müvekkil ilişkisinde para önemli rol oynamaktadır. Avukatları en çok yıpratan ilişkiler parasal konularda yaşanmaktadır. Para konusu hem ücretin tahsili bakımından hem müvekkil adına tahsil edilen paraların müvekkile ödenmesinde yaşanan sıkıntılarla öne çıkan bir sorun olmaktadır. Disiplin Kurullarının önüne gelen çoğu sorunlarda, avukatlar, ücret sözleşmelerinin belirsizliği nedeniyle müvekkilleri tarafından suçlanmaktadır. Ücret konusunun mutlaka bir sözleşmeye bağlanması en doğru tavırdır. Eğer böyle bir sözleşme yoksa, avukat, zorunlu asgari ücretle yetinmek zorundadır. Ücreti elde etmek için hapis hakkının kullanılması yasal bir hak ve yetki ise de, hapis hakkının kullanılmasında da çok özenli olmak gerekmektedir.
Avukatların müvekkilleri adına tahsil ettikleri paraları mümkün olan en kısa sürede müvekkile teslim etmeleri gerekmektedir. Bu konu çok hassas bir konudur. Herhangi bir nedenle paranın müvekkile teslimi mümkün olamıyor ise, para avukat üzerinde kalmamalı, müvekkil adına açılacak bir hesapta nemalandırılacak şekilde tutulmalıdır.
Daha önceki yazılarımızda da ifade ettiğimiz üzere, avukatlık bir güven mesleğidir. Müvekkil avukatına güvenerek tüm gizli bilgi ve belgelerini açıklayabilmelidir ki, savunması eksiksiz bir şekilde yapılabilsin. Bu gereklilik nedeniyle, sır saklama yükümlüğü, tüm dünyada üzerinde mutabakat sağlanmış temel avukatlık meslek kurallarından birisidir. Belirtmek gerekiyor ki, yasal sır saklama yükümlülüğü (Avukatlık Kanunu m.36), sadece dava süresince veya vekalet süresince değil, avukatın tüm yaşantısı boyunca uyması gereken bir zorunlu bir kuraldır.
Avukat müvekkil ilişkilerinde sıkıntı yaratan konulardan birisi de, avukatın eski müvekkiline karşı dava alıp alamayacağı hususudur. Avukatlık Kanununa göre (m.38/b), aynı işte menfaati zıt olan bir tarafa avukatlık etmiş veya mütalâa vermiş olan avukat kendisine teklif edilen işi ret etmek zorundadır. Bu yasak, meslek kurallarıyla daha da genişletilmiş ve "aynı işte" ibaresi, "bir anlaşmazlıkta" olarak belirtilmiştir. Bu nedenle, taraflardan birine hukuki yardımda bulunan avukat yararı çatışan öbür tarafın vekâletini alamaz, hiçbir hukuki yardımda bulunamaz. Ancak bu durum, bir kişinin vekaletini üstlenince o kişiye karşı ömür boyu sürecek bir dava alamama yasağı değildir. Uygun bir süre geçtikten sonra ve eski hasmı olmayan başka bir müvekkil adına, eski müvekkile karşı dava almak mümkündür. Yine de böyle bir durumda hassas davranılmalı ve sır saklama yükümlülüğüne uyulması gerektiği akıldan çıkartılmamalıdır.
Yukarıdaki kısa açıklamalarımızdan sonra, Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulunun konu ile ilgili karar özetlerinden bazılarını aşağıya alıyoruz.
Özetle; müvekkil avukat ilişkisinin sağlıklı şekilde yürüyebilmesi için; Avukatlık Kanunu'nun 38. maddesine aykırı şekilde dava alınmamalı, müvekkile davanın sonucu ile ilgi olarak kesin taahhütlerde bulunmaktan kaçınılmalı, iş görüşme tutanağı ve avukatlık ücret sözleşmesi mutlaka yapılmalı, müvekkil adına tahsil edilen paralar en kısa sürede müvekkile belge karşılığı ödenmeli ve müvekkille ilişkilerde ölçülü bir mesafe her zaman korunmalıdır.